ÇORBALAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÇORBALAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2012 Salı

ERZİNCAN ÇORBASI


         Çorba... Bir kış ritüeli... İnsanlığın çorbayla tanışmasının MS 3. yüzyıla rastladığı yazar kaynaklarda. Devrin azizlerinden St. Patroklus, arpa ekmeğini suya batırıp üzerine tuz serperek yermiş. Çorbanın bugün bildiğimiz halini almasını ise Pierre François la Varene'e borçluymuşuz. 1651'de yazdığı kitapta kendisinden önce meşhur olan etsuyunun üzerinde yüzen ekmek dilimleri yani "soplar yerine suyun kendisini ön plana çıkarmış. Yani Varenne'ye kadar çorba, çorba olarak değil de içinde yüzen şeyler için yapılırmış. Hindistan'da "mulligatawny", Rusya'da "borç", İtalya'da "minnestrone" hala biraz böyle bir çorbadır. Varenne, sıvının kendisini çorbaya dönüştürdü.

          Bir başka araştırmaya göre çorba ilk kez MÖ 6 bin yıllarında suaygırı kemiklerinin kaynatılmasıyla yapılmış.Hatta çorbaya ilaç gibi bakılmış. 12. yüzyılda tavuk çorbasının adı "Musevi penisilini" imiş. Bugün de "hasta çorbası" tabiri çorbanın bu iyileştirici özelliğine gönderme yapıyor olmalı.

           Çorba kelimesi Farsça bir kelimedir. Farsçada "shorba" kelimesinin anlamı "kaynamış et suyundan yapılma, tuzlu suda ağır ağır pişmiş " anlamına geliyor.  İngilizcedeki "soup", Fransızcadaki "la souppe" sözcüğü de Latince "souppa" yani içinde yenilebilir tane olan su anlamındaki kelimeden geliyor.

          Her ülkenin, her kültürün çorba yapımında kullandığı malzemeler o kültüre ve coğrafyaya göre değişiklik gösterebiliyor. Ama hemen hemen hepsinde içine tahıllar, bakliyatlar, makarnalar, sebzeler vb konuyor. Un ve nişasta ile de çorbalar koyulaştırılıyor.

          Bizim kültürümüzde de çorba çok büyük bir yere sahip. Hatta deyimlerimiz ve atasözlerimiz içinde bile yerini almış durumda. İşlerin çorbaya dönmesi, çorbada tuzu olmak, çorbayı kaynatmak, tekkeyi bekleyen çorbayı içer vb.

          Gelelim çorbamıza. Erzincan Çorbası nasıl yapılır?

Malzemeler:
250 gr kıyma
2 ince kıyılmış orta boy soğan
2 yemek kaşığı tereyağ
10 bardak et suyu
3 su bardağı yoğurt
3 diş sarımsak
1.5 su bardağı erişte
1 yemek kaşığı salça (biber, domates salçası karışık)
2 tatlı kaşığı kuru nane
1 tatlı kaşığı kırmızı biber
1 tatlı kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
Kıymaları unlamak için 1 çay bardağı kadar un

     Önce kıymayı karabiber ve az tuzla yoğuruyoruz. Nohut büyüklüğünde parçalar yuvarlayıp unun üzerine sıralıyoruz. Hafifçe tepsiyi sallayıp kıymaların her tarafına unun değmesini sağlıyoruz. Küçük köftelerimiz bir kenarda beklesin.

     İncecik doğradığımız soğanları 1 yemek kaşığı tereyağında pembeleştiriyoruz. Salçayı da ekleyip şöyle bir iki çevirdikten sonra 10 bardak et suyunu ekliyoruz. (Ben o gün keşkek de yaptığım için etimi haşladığım suyu kullandım. Siz içine et bulyon atılmış suyu da kullanabilirsiniz.) Tuzunu da eklediğiniz bu salçalı karışım kaynadıktan sonra içine erişteleri ve köfteleri atıyoruz. Erişteler olduktan sonra hazırladığımız sarımsaklı yoğurdun içine 1-2 kepçe çorbamızın suyundan alıp bu karışımı da çorbamıza ekliyoruz. Yoğurdun kesilmemesi için bu safhadan sonra çorbamızı bir taşım kaynatmamız yeterli oluyor. Nane, kekik de eklendikten sonra kırmızı biberli yağı çorbamızın üzerine gezdiriyoruz. İşte nefis Erzincan Çorbanız hazır. Bu tattan asla vazgeçemiyeceksiniz. Davet sofralarınızın vazgeçilmezleri arasına bu çorbanın da gireceğine eminim.

     Afiyet olsun. Şükrünüz bol olsun.